Tarih, ebeveynliğin sınırlarını zorlayan bazı karakterlerin varlığını gördü. Bir avuç ender örnekte, bu süper ebeveynler o kadar üretkendi ki, dünyanın gen havuzunda, ölümlerinden yüzyıllar sonra bugün de devam eden devasa izler bırakmayı bile başardılar.
Peki ama bir insan, hayatı boyunca en fazla kaç çocuğa sahip olabilir?
Öncelikle babalardan başlayalım. Hamileliğin zaman ve biyolojik açıdan etkilerini yaşamayan erkeklerin kadınlardan daha fazla çocuk sahibi olması potansiyel olarak mümkündür.
Tarihteki üretken babalara baktığımızda, şüphesiz akla gelen isim, MS 1162’den 1227’ye kadar, yani 65 yaşına kadar yaşamış olan Moğol İmparatorluğu’nun korkulan kurucusu Cengiz Han olacaktır. Genetik kanıtlar, şu anda Asya’nın kuzeydoğu Çin’den Özbekistan’a kadar olan bir bölümünde yaşayan erkeklerin yaklaşık yüzde 8’inin (bu 16 milyondan fazla erkeğe denk geliyor) Cengiz Han’ın kendisiyle bağlantılı olması muhtemel olağandışı bir Y kromozomu soyuna sahip olduğunu gösteriyor.
Dünya üzerinde böylesine ağır bir genetik iz bırakmak için çok fazla çocuk gerekir. Efsaneler, Cengiz Han’ın fethedilen kabilelerden ve topraklardan çoğu asil hanımlar ve prensesler olmak üzere 500 kadar cariyesi olduğunu ve yüzlerce çocuğun babası olduğunu söylüyor. Bunu doğrulamak neredeyse imkansız olsa da, bazı tarihçiler bunu gerçekliğine inanıyor.
Ancak bütün çocuklarına rağmen, tek bir Fas Sultanı, kudretli Moğol’un rekorunu kırmış olabilir. Araştırmalar, Moulay Ismael’in (1672–1727) 32 yıllık üreme süresi içinde 500 kadından yaklaşık 1.171 çocuğun babası olduğunu tahmin ediyor.
Modern çağda, kültürel değişim ve sosyal değişimler, insanların genellikle daha az çocuk sahibi olduğu anlamına geliyor. Ancak, aynı zamanda, biyoteknolojideki gelişmeler üremek isteyen insanlar için daha fazla fırsatın kapısını açıyor.
Sperm donörlerinin suni döllenme yoluyla yüzlerce çocuğun doğumunda pay sahibi olduğuna dair raporlar var. 2016’da Birleşik Krallık’ta “ruhsatsız bir sperm donörü” 800 çocuğun babası olduğunu iddia etti. İnsanlarla Facebook aracılığıyla tanıştığı ve sperm “sihirli iksir kabı” için onlardan 50 sterlin aldığı bildirildi. Tabii ki bu hikayeyi de doğrulamak zor, ancak son 50 yılda benzer şekilde yüksek sayıda çocuk olduğunu iddia eden çok sayıda sperm donörü bulunuyor.
Peki ya kadınlar?
Kadınlar söz konusu olduğunda, çok sayıda çocuğa sahip olma ihtimal, doğal olarak önemli ölçüde daha düşük.
Tüm zamanların en üretken annesi olma dünya rekoru, 18. yüzyılda yaşayan bir Rus köylü olan Valentina Vassilyev’e ait. Kocasıyla birlikte 69 çocuğun ebeveyni olduğu bildiriliyor. Bu çocukların tamamı, 16 ikiz, yedi üçüz ve dört dördüz doğurduğu 27 hamilelikle doğdu.
Bununla birlikte, bunun istatistiksel ve biyolojik olarak mümkün olup olmadığı konusunda bazı şüpheler var. Modern tıp ve sanitasyon olmadan hamilelik son derece risklidir. Yüzlerce yıl önce Rusya’nın kırsal kesimlerinde 27 kez doğum yapmak imkansız değil, ancak ihtimallerin oldukça düşük olduğunu söyleyebiliriz.
18. yüzyılda bebek ölümleri yüksekti ve 69 çocuktan sadece 67’sinin çocukluğunu atlattığı söyleniyor. Çiftlikte çalışan bir köylünün yaklaşık 70 çocuğa nasıl bakacağı da muhtemelen ayrı bir merak konusu olabilir.
İddiaların doğrulanmasının daha kolay olduğu 21. yüzyılda, son derece üretken bazı anneler oldu; en önemlisi Mariam Nabatanzi adlı Ugandalı bir kadın. 2019 tarihli bir Reuters haberine göre, 39 yaşına kadar 38 çocuğun annesiydi.
Tıpkı erkeklerde olduğu gibi, biyoteknolojinin kadınların da daha üretken anneler olmasına izin vermesi mümkün. Yardımcı üreme teknolojileri, dişi üremenin aşırı sınırlarının, önceden tahmin edilenden çok daha yüksek olabileceği anlamına geliyor.
Teorik olarak doğurganlık ilaçları, yumurtalıkları normalden daha fazla yumurta salmaya teşvik etmek için kullanılabilir. Bu yumurtalar daha sonra çıkarılıp bir petri kabında spermle döllenebilir ve daha sonra bir taşıyıcı anneler ordusunun rahimlerine cerrahi olarak yerleştirilebilir. Ortalama bir kız ergenliğe ulaştığında yaklaşık 300.000 ila 400.000 yumurtaya sahiptir. Tüm bu yumurtaları “kullanmak” mümkün olursa, çok fazla çocuk anlamına geliyor.
Tabii ki, bu düşünce deneyi şimdilik büyük ölçüde teorik kalıyor ve bu tür bir ilerleme çok sayıda etik ve pratik sorunu ortaya çıkaracaktır. Yine de, biyoteknolojinin üremeye bakış açımızı ve ebeveynliğin sınırlarını önemli ölçüde değiştirme potansiyeline sahip olduğu kesin.
Kaynak: Chip