Belli bir gelişmişlik seviyesinin üstündeki hemen her ülkenin uzayda uyduları bulunuyor. Bu uyduların bir kısmı eskidi, bir kısmı da zaman zaman arıza yapıyor. Genel olarak baktığımızda da gökyüzünde büyük bir kalabalık var.
Peki diyelim ki bir gün bu araçlardan biri evinizin bahçesine ya da yakınınızdaki bir boş alana düştü. İlk çarpışma anında yaşanacak şok etkisini ve peyzajda yaşanacak sorunları bir kenara bırakırsak, bu araçların düştüğü noktalara yakın olmanın bize bir zararı olur mu?
Uydular nükleer yakıt kullanıyor, yani dokunursanız işin rengi değişebilir:
Uyduların güç alması için kullanılan kaynaklara RTG deniyor. Radyoizotop termoelektrik jeneratörünün kıslatması olan RTG teknik olarak bir nükleer reaktör olmasa da kesinlikle radyoaktif. Genellikle bu jeneratörlerde plütonyum ve benzeri materyaller kullanılıyor. Yarı ömrü 87,7 yıl olan plütonyum, gram başına 0,54 Watts enerji üretiyor.
Günümüze geldiğimizde ise daha verimli ve daha az radyoaktif yapılar da uydulara güç sağlamak için kullanılıyor. Tabii bu yapıların pek dokunmak isteyeceğiniz şeyler olmadığını da söyleyelim. Zira radyoaktif olsun olmasın oldukça sıcak güç çekirdekleri bunlar.
Bir nükleer yapı sağa sola nötron saçıyorsa tehlikesi çok daha fazla olur. Sadece alfa dalgaları ve zayıf ışımalar söz konusu ise en azından belli mesafeden aracı kısa süreli incelemek mümkün olabilir. Örneğin Voyager-1 gibi plütonyum-238 kullanılan bir araç söz konusuysa yaklaşık 1 metre mesafede durmak sizi koruyacaktır.
O zaman hemen uydu ile selfie çekeyim diyorsanız, bir kez daha düşünün:
Çekmeseniz daha iyi. Sonuçta bu kullanılan enerji çekirdekleri için sıfır riskli demek mümkün değildir. En basit haliyle anlatmak gerekirse atom bombası patlamasında anında ölmek ya da radyasyondan birkaç yıl içinde ölmek arasında seçim yapmak gibi bir durum söz konusu olur.
Bu radyoaktivitenin etki etmeyeceği kadar kısa sürede aracın etrafında bulunuyorsanız bile çok yaklaşmanızın size bir faydası dokunmaz. Zayıf radyasyonlarda bile açığa çıkan maddeleri ya da parçacıkları solumanız, o parçacıklarla temas etmeniz kansere neden olabilir. O yüzden bilim insanları bu araçlar üzerinde koruyucu ekipman olmadan çalışabilirken parçaları toplayacak olan ekip korumalı kıyafetler giyecektir.
Peki bütün uzay araçları için durum böyle midir? Aslında değildir. Bütün araçlar RTG kullanmaz. Zaten RTG’ler temel olarak kusurlu tasarımlardır zira güç kullanılmasa da güç üretmeye devam ederler. Ayrıca ürettikleri enerjinin çok küçük bir kısmı kullanılabilir.
Başka yakıt mı var?
Var elbette, araçların kullanım amaçları değiştikçe farklı enerji çözümleri kullanılıyor. Örneğin pek çok araçta Güneş enerjisi ile şarj olabilen lityum iyon bataryalar da var. Özellikle insanlı görevler gerçekleştiren araçlarda ise yakıt hücreleri kullanılıyor. Hidrojen ve oksijen kullanılan yakıt hücrelerinin atık materyali de ekibin kullanabildiği su oluyor. Yeni yakıt teknolojileri için de çalışmalar devam ediyor.
Bahçemize bir gün bir uzay aracı düşerse artık yanına sokulup kurcalamamamız gerektiğini de bu yazımızda açıklamış olduk. Uzaktan birkaç kare fotoğraf çekip yetkilileri aramak ve güvenli bir bölgeye geçmek en doğrusu. Sonrasında da başımıza düşmediği için kendimizi şanslı sayabiliriz.
Kaynak: Webtekno