X

Dünyada Yükselişe Geçen ‘Super App’ Kavramını İnceledik

Kullanıcılar olarak bir mobil uygulamadan beklentilerimiz çok da değişmiyor gibi hissedebiliriz. Instagram’da fotoğraflar görelim ve paylaşalım, Twitter’da gündeme göz atalım, mobil bankacılık uygulamamız EFT işlemini düzgünce yerine getirsin, Getir market alışverişimizi halletsin yeter.

Fakat bireysel olarak her ne kadar böyle hissetsek de, kullandığımız her mobil uygulamanın bize giderek daha fazla şey sunmaya başladığını fark etmişizdir. Bunun arkasında son yıllarda yükselişe geçen ‘Super App’ kavramı var. Gelin Instagram’ın bir daha asla eskisi gibi olmayacağını bize gösteren bu Super App nedir, neden yükselişe geçti ve hangi uygulamalar Super App olma yolunda ilerliyor bir bakalım…

Super App aslında çok da yeni bir kavram değil

Super App ilk olarak 2010 yılında BlackBerry’nin kurucusu Mike Lazaridis tarafından kullanılan bir ifade. O dönemlerde örnekleri olan bir teknoloji kavramından ziyade bir fikir olarak konuşuluyordu. 

Lazaridis ise bu kavramı kullanıcıların aynı anda pek çok şeyi yapabileceği, üçüncü parti uygulamalarla da entegre çalışabilen kapalı bir uygulamalar ekosistemi olarak tanımlanmıştı. Yani bir super app’in içinde birden çok hizmet için entegre çalışan mini uygulamalar bir arada olacak ya da o tek super app aynı anda birden çok hizmeti bünyesinde barındıracaktı. Böylece kullanıcılar tüm işlerini tek bir uygulamada halledecek, uygulamalar arasında gezinmek zorunda kalmayacaktı.

Super App fikri Çin’de WeChat ile yükselişe geçti

Super App ile ilgili ufak bir arama yaparsanız karşınıza en çok çıkan ismin WeChat olduğunu görürsünüz. Bunun sebebi, WeChat’in ilk ve en büyük super app örneği olması.

WeChat, başlangıçta WhatsApp benzeri bir mesajlaşma ve arama uygulaması olarak kullanıma sunuldu. Ancak yıllar içerisinde izlenen super app politikası, uygulamayı Çin’in bir numaralı uygulaması haline getirdi ve milyarlarca dolarlık ticaretin döndüğü bir platforma dönüştürdü.

Geliştiricilere WeChat içinde kullanılabilecek mini uygulamalar geliştirme izni verildi ve zaman içerisinde yalnızca WeChat’e girerek kullanılabilecek, aklınıza gelen her alanda hizmet sunan üç milyondan fazla uygulama platforma dahil edildi. 

Böylece WeChat üzerinden arkadaşlarla konuşmanın yanında haber okumak, araç kiralamak, yemek söylemek ya da pasaport başvurusu yapmak mümkün hale geldi. Bu da WeChat’i başarılı bir super app örneği haline getirdi.

Çin’in bir numaralı uygulaması WeChat, öyle yaygın bir uygulama ki, bir sokakta yürürken satıcıdan aldığınız bir ‘sokak lezzetinin’ ödemesini bile saniyeler içinde WeChat üzerinden QR kod okutarak yapabiliyorsunuz. Kısaca bu super app, Çin’de her yerde ve hayatın her alanında kullanılıyor.

Asya’da her geçen gün daha fazla kullanıcıya ulaşan super app’ler, Afrika’da da yükselişte. Sebebi ise ‘ucuz ve düşük seviye telefonlar’

Super app’ler her ne kadar yola Asya’da çıkmış olsa da, son yıllarda Afrika’da da pek çok yerel super app yükselişte. Bunun en büyük sebebi olarak ise Afrika genelinde düşük seviye telefon kullanımının yoğunluğu gösteriliyor. 

Kullanıcıya kusursuz bir deneyim sunamayan düşük seviye telefonlarda, kullanıcılar da haliyle tek uygulamayla her şeyi çözen super app’lere yönelmişler. Afrika genelinde popüler olan birçok super app var ve bu uygulamalarla pek çok şeyi tek bir yerden halletmek mümkün.

Benzer bir durumun pek çok Orta Doğu ülkesinde de geçerli olduğu ifade ediliyor. Yerel teknoloji şirketlerinin yöneldiği bi super app alanında her geçen gün daha fazla uygulama geliştiriliyor. 

Konunun Instagram’la, Twitter’la ne alakası var?

Bir super app olarak geliştirilmiş ya da gelen yeniliklerle yıllar içerisinde bir super app’e dönüşmüş uygulamalardan kabaca bahsettik. Peki tüm bunların Instagram, Twitter, TikTok gibi uygulamalarla ne alakası var?

Aslında bu sorunun cevabı hepimizin günlük sosyal medya deneyiminde saklı. Mutlaka karşınıza çıkmıştır, geçtiğimiz haftalarda ‘Instagram’ı yeniden Instagram yapın’ kampanyası başlatılmıştı. Kim Kardashian gibi pek çok Instagram ünlüsünün de dahil olduğu bu kampanyada Instagram’ın giderek TikTok’a benzemesi eleştirilmiş, bir fotoğraf uygulaması olduğu hatırlatılmıştı.

Benzer durumlar son dönemde Twitter ve TikTok gibi uygulamalar için de konuşuluyor. Örneğin Twitter sesli sohbet odaları özelliği eklediğinde ya da TikTok alışveriş özellikleri dahil ettiğinde hep aynı sesleri duyduk. ”Ne oluyor bu uygulamalara?”

Cevap basit; super app olma yolunda hızla ilerliyorlar. Elon Musk’ın Twitter’ı satın alacağı haberler ilk çıktığında, Twitter’ı bir super app yapmak istediğinden bahsetmişti örneğin. Instagram’ın en tepedeki koltuğunda oturan Adam Mosseri, neredeyse bir yıl önce yaptığı bir açıklamada açıkça ‘Instagram’ın artık bir fotoğraf paylaşma uygulaması olmadığını’ belirtmişti… Uygulamada arama özelliklerinin geliştirilmesinden mağaza ve alışveriş özelliklerine, pek çok yenilik bu ifadeleri destekledi.

Yani her ne kadar kullanıcılar olarak arkasındaki matematiği anlamasak ve deneyimimizi kötüleştirdiğini düşünsek de tüm büyük uygulamaların ekipleri, super app olabilmek için her geçen gün daha fazla özelliği uygulamalarına dahil etmeye devam ediyorlar. Biz de başlangıçta sevmediğimizi söylesek de, zaman içerisinde tüm yenilikleri kabul ederek kullanıyoruz.

Şunu da belirtmek gerekir ki Instagram, Twitter ve TikTok gibi büyük uygulamalar henüz tam olarak ‘super app’ değiller. Ancak izledikleri politika, hedeflerinin bu olduğunu bize açıkça gösteriyor.

Aslında kulağa epey mantıklı geliyor, peki niye bu yeniliklerden rahatsız olup ‘eski Instagram’ı istemeye’ devam ediyoruz?

Sağladığı bunca pratikliğe rağmen kullanıcıların neden Instagram’a sürekli daha fazla özellik gelmesinden ve uygulamanın bambaşka bir şeye dönüşmesinden hoşlanmadığını çözmek çok kolay olmayabilir. Fakat anlaşılabilir…

Çünkü her yenilikte uygulamayı kullanmaya dair davranışlarımızın da değişmesi gerekiyor. Bazen sevdiğimiz bir özellik geri planda kalıyor ve bundan hoşlanmıyoruz. Bazen, gelen yeni özellikler yüzünden platformda artık yalnızca ‘bakmak, izlemek ya da dinlemek’ için var olan daha pasif tüketiciler konumunda olduğumuzu hissedebiliyoruz. Sonuçta bir kedi fotoğrafı çekip paylaşmakla reels üretmek aynı şey değil…

Ancak sonuçta çoğu zaman bu özellikleri benimseyip bir süre sonra yeni normalimiz olmasına izin veriyoruz. Örneğin reels’lar başlangıçta anlamsız geliyordu, alışamamıştık. Fakat istatistikler gösteriyor ki artık Instagram’da en çok vakit geçirilen yerlerin başında reels’lar geliyor.

Burada Instagram’ı en popüler örnek olduğu için konuşuyoruz ancak benzer bir mantık tüm uygulamalar için geçerli. Twitter’ın bir ‘mikroblog’ olarak çıktığı yolculuğu sonunda geçirdiği tüm değişimler de kullanıcıları tarafından benzer yorumlar almıştı…

Kullanıcılar istemediğini söylemesine rağmen neden Instagram, Twitter gibi uygulamalar super app’e dönüşme konusunda bu kadar ısrarcı?

Super app’lerle ilgili olarak şimdiye kadar verdiğimiz örnekler, bu uygulamaların kullanıcıların hayatını kolaylaştırmaktan başka bir şey yapmadığı yönünde. Sonuçta aynı uygulamadan yemek siparişi verip, hiçbir başka uygulamaya geçmeye gerek kalmadan birkaç haber okuyup, aniden ihtiyacımız olan o şeyi hatırlayıp pat diye yine aynı uygulamadan alışveriş yapmak, fatura ödeyebilmek kulağa kötü gelmiyor. 

E uygulama geliştiriciler de belli ki bunu bizim faydamıza yapıyorlar… Öyle değil mi? Tabii ki değil… Kullanıcı deneyimini iyileştirerek ekran süresini belli bir uygulama için artırmak tabii ki o uygulamanın geliştiricilerinin hedeflerinden biri. Super app’ler de bu ekran süresini ve kullanım oranlarını artırdığı için bu anlamda karşılıklı fayda sağlıyor, bu doğru. Ancak tek gerekçe bu değil.

Özellikle Meta gibi reklam gelirlerine dayalı büyüyen şirketlerin son yıllarda veri toplama ve bunları kullanma konusunda yaşadıkları sıkıntıları biliyoruz. Her geçen gün bu konuda önlerine daha fazla engel çıkıyor. Üçüncü parti uygulamalardan ve internet sitelerinden veri toplamak ve bunları kullanmak, teknoloji devleri için giderek imkansız hale geliyor.

Apple, cihazlarından üçüncü parti uygulamalar için veri toplama ve kullanma imkanlarını epey sınırladı. Gizlilik ve güvenlik bilinciyle ve ülkelerden gelen yaptırımlarla derinleşen bu konu, Google’ı da Android için benzer politikalar üretmeye itti. Ancak bu, Meta gibi şirketlerin işini epey zorlaştırdı.

Peki ya zaten her adımı tek bir uygulama üzerinde atan kullanıcılardan topladıkları verileri yine o tek uygulama için kullanabilselerdi? 

İşte teknoloji devlerini super app’ler konusunda bu kadar ısrarcı hale getiren gerçeklerden biri de bu. Bir yandan tüm gün boyunca o uygulamayı kullanan milyonlarca insandan tek bir uygulama izniyle sınırsız veri toplama şansı, bir yandan da bu verileri sorunsuzca entegre uygulamalar ve reklamlar için kullanma imkanı…

Günümüzde super app olma yolunda adım atan başka hangi uygulamalar var?

Bu konuda Trendyol’u ve Getir’i güncel birer örnek olarak sunabiliriz.

Getir, son aylarda üst üste attığı adımlarla giderek bir super app’e dönüşmeye başladı. Market siparişleri oluşturabileceğimiz bir uygulama olarak yola çıkan uygulama olarak yola çıkan Getir, ardından yemek siparişleri verebilmemize olanak sağladı. Sonra bir baktık ki Getirİş, GetirAraç gibi pek çok yenilikle iş ilanlarından araç kiralamaya aynı anda çok fazla hizmet alanı var oldu.

Trendyol da benzer bir çizgide ilerledi. İlk olarak alışveriş yapabildiğimiz bir e-ticaret platformu olan Trendyol, sonra market ve yemek siparişleri de verebildiğimiz bir platforma dönüştü. Trendyol Cüzdan gibi uygulama içi özelliklerle ödeme konusunda da geliştirmeler yapıldı. Ayrıca uygulama içerisindeki video içeriklerle ve koleksiyonlarla aynı zamanda vakit geçirilecek, içerik tüketişlecek bir platform için de adımlar atıldı. Finansal teknoloji uygulamalarında da benzer senaryolarla karşılaşmak mümkün. Gelecekte de sayılarının artacağını söylersek yanılmış olmayız…

Kaynaklar: The Wall Street Journal, World Economic Forum, The Verge, Forbes

Kaynak: Webtekno

Dijital Pazarlama Haberleri: Dijital pazarlama için güncel dijital medya haberlerini birden fazla kaynaktan izinli yayınlayan platform.
Related Post