Uydu verilerini kullanan yeni bir çalışma, New York şehrinin nispeten hızlı bir oranda battığını ve bazı kentsel alanların diğerlerinden çok daha hızlı çöktüğünü gösterdi. Ekibin bildirdiğine göre, bu batışa katkıda bulunan faktörlerden biri, şehirdeki yüksek binalarının ağırlığı.
US Geological Survey araştırma jeofizikçisi Tom Parsons liderliğindeki ekip, çökme modellerini, yüzey jeolojisini ve İnterferometrik Sentetik Açıklık Radarını ve Global Konumlandırma Sistemini (uydu verileri) inceledi. Ekip çalışmalarında, “Jeodezik ölçümler, bölgesel buzul sonrası deformasyonla tutarlı olarak şehir genelinde yılda 1-2 mm’lik ortalama bir çökme oranı gösteriyor, ancak önemli ölçüde daha yüksek çökme oranlarına sahip bazı alanlar görüyoruz” dedi. Bu sorunun kısmen kentleşmenin kendisinden kaynaklandığı görülüyor.
Ekibin açıkladığı üzere “Büyük binaların zemine uyguladığı kümülatif basınç, yalnızca toprak sıkışmasının ve boşluk alanının azalmasının neden olduğu ilk birincil oturmadan değil, aynı zamanda kil bakımından zengin katmanlardaki sürünmenin neden olduğu ve süresiz olarak devam edebilen potansiyel ikincil oturmadan da çökmeye katkıda bulunur.”
Ekip, New York’ta zemine baskı uygulayan binaların toplam kütlesini 764.000.000.000 kilogram olarak hesapladı. New York’un jeolojisi, farklı toprak türlerine sahip karmaşık bir yapıya sahip. Ekip, kil bakımından zengin toprak ve yapay dolgu üzerindeki binaların “özellikle önemli bina oturmalarına eğilimli olduğunu ve kil modellerinin, aşağı Manhattan’daki bir örnek noktasında medyan -294 mm ile -75 ila -600 mm arasında değişen en büyük potansiyel çökmeyi gösterdiğini” yazıyor.
Çökmeye katkıda bulunan diğer faktörler arasında Sandy ve Ida kasırgaları bulunuyor ve ekip, bina temellerinin kasırgalar veya yükselen deniz seviyeleri nedeniyle tekrar eden bir şekilde deniz suyuna maruz kalmasının yapısal zayıflamaya, çeliği aşındırmasına ve betonu zayıflatmasına neden olabileceği konusunda uyarıyor. İklim krizi ve artan kentleşme ile bu sorunların daha da kötüleşeceği vurgulanıyor.
Ekip, “Dünyadaki büyük şehirlerin kırsal alanlara göre orantısız bir şekilde büyümesi bekleniyor ve 2050 yılına kadar dünya nüfusunun tahminen yüzde 70’i şehirlerde yaşıyor olacak” diyor. Antarktika hariç her kıtadaki büyük şehirlerin çöktüğü gözlemleniyor ve nüfus arttıkça sorunun daha da kötüleşmesi mümkün: “Artan şehirleşme, muhtemelen yeraltı suyu çıkarma ve/veya inşaat yoğunluğu ile çökmeyi şiddetlendirecek, bu da hızlanan deniz seviyesi yükselmesiyle birleştiğinde, kıyı kentlerinde artan bir sel tehlikesi anlamına geliyor. Bu eğilimler devam ederken, büyüyen kıyı kentlerinde su baskınlarına karşı eşlik eden hafifletme stratejilerine dikkat etmek önemli olacaktır.”
Çalışma, Earth’s Future dergisinde yayınlandı.
Kaynak: Chip