Deprem bölgesinde yaşayan insanlar olarak aslında bu doğal afetin nelere sebep olabileceğine defalarca kez tanık olduk. Aslında bu durum dünyanın pek çok farklı bölgesindeki deprem bölgelerinde yaşayan insanlar için de geçerli. Ancak hem ülkemizde hem de dünyada, depremleri daha çok anlamak isteyen ve yer kabuğunun gizemlerini çözmeye çalışan insanlar var.
1861 yılında Endonezya’nın Sumatra Adası’nda yaşanan 8,5 büyüklüğündeki deprem, kayıtlara göre hemen ardından bir tsunamiye de sebep olmuştu. Hem sarsıntı hem de dev dalgalar nedeniyle binlerce insan yaşamını yitirmiş, bölge coğrafyası değişmişti. Ancak son araştırmalar, bu dev depremin 32 yıl önce başlamış olabileceğini ortaya koydu.
1861’deki bu depremin aslında 32 yıl önce başladığı keşfedildi:
Sumatra Adası’nın altındaki teknotonik plakaları inceleyen bilim insanları, hareketliliğin 1861’deki depremden 32 yıl önce başladığını, iki plakanın birbirleri ile bir nevi “soğuk savaşa” başladığını keşfettiler. Jeolojide “yavaş kayma olayı (slop-sweep event)” olarak bilinen bu olaya göre adanın altındaki iki tektonik plaka birbirlerine yıllar boyunca yaklaştı. Hissedilmeyecek ölçüdeki küçük sarsıntılara neden olan bu yakınlaşma, zamanla 1861’deki 8.5’lik yıkıcı depreme zemin hazırladı.
Söz konusu 32 yıl boyunca devam eden bu yavaş yakınlaşma olayı sırasında açığa çıkan sarsıntılar, bölgede yaşayan insanların hissedemeyecekleri boyutlardaydı. Pennsylvania Eyalet Üniversitesi’nden yerbilimci Kevin Furlong, sonuçları Scientific American dergisi için değerlendirdi. Bugüne kadar tespit edilen yavaş kayma vakalarının saatler, günler, haftalar ve hatta nadiren de olsa yıllar sürdüğünü biliniyor. Furlong’a göre 32 yıl boyunca süren bir yavaş kayma olayı, okyanus kabuğu ile kıtasal kabukların çarpıştığı alanlar hakkında daha çok bilgi veriyor.
160 yıl önceki depremin izleri mercanlar sayesinde tespit edildi:
GPS teknolojisinin olmadığı 1990 yılından önce yavaş kayma olaylarını takip etmenin bir yolu da bulunmuyordu. Dünya denizlerindeki yaşamın kaynağı olarak görülen ve günümüzde koruma altına alınan mercanlar, teknolojiden yoksun dönemlerdeki tektonik hareketler hakkında bilgi veriyorlar. 1861’deki depremde kırılan fay hattı boyunca uzanan mercanların büyüme şekilleri, aslında o dönemden bu yana gerçekleşen sarsıntıların boyutunu ve süresini gün yüzüne çıkarmaya yetiyor. Peki bu nasıl mümkün olabiliyor?
Mercanlar hava ile temas ettiklerinde büyüyemiyorlar. Eğer bir bölgede deprem gerçekleşir ve mercanlar deniz yüzeyinin üzerine çıkarlarsa ölüyorlar. Ancak kalıntıları günümüzde “Bir zamanlar burası sular altındaydı” mesajı bırakıyor. Araştırmanın baş yazarı olan ve Singapur’daki Nanyang Teknoloji Üniversitesi’nde doktora eğitimine devam eden Rishav Mallick, mercanlar sayesinde bölgedeki 1738 – 1861 yılları arasındaki hareketleri yıl yıl analiz edebildiklerini söylüyor.
Eğer yavaş kayma hareketleri başlangıçta tespit edilebilirse, yaşanacak depremlerin büyüklüğü yüksek doğrulukla tahmin edilebilir:
Rishav Mallick, 2004 yılında Hint Okyanusu’nda gerçekleşen ve tsunami ile birlikte 220.000 insanın ölümüne neden depremin öncesinde, birkaç yıllık yavaş kayma hareketinin yaşandığını belirtiyor. Ancak bu hareketlilik önceden tespit edilemediği için gerçekleşecek depremin yıkıcılığı da belirlenemedi.
GPS teknolojisi, okyanus tabanındaki hareketleri algılamakta yetersiz olduğu için daha gelişmiş sismik teknolojilerin tabana indirilmesi ve sürekli ölçüm yapılması gerekiyor. Uzmanlara göre bu ölçümler, belki de yıllar sonra gerçekleşecek bir depremin ilk sinyallerini sunabilir. Ancak yavaş kayma hareketinin başlangıcı kaçırılırsa, devamını tespit etmek de zorlaşabiliyor. Bunun için de daha gelişmiş teknolojilere, bu teknolojilerin hayata geçirilmesine ihtiyaç var.
Kaynak: Webtekno