Einstein, küçük yaşlarından beri dâhi seviyesinde bir IQ’ya sahipti ve aslında ileriki yaşlarında bilime ve insanlığa dair yapacağı çalışmaları tahmin etmek pek de zor değildi.
Dünyaca ünlü teorik fizikçinin hayatına bir zaman yolculuğu yapalım ve okul yıllarında matematik dersindeki başarısı ne yönde ilerlemiş daha yakından bakalım.
Einstein, yaşıtlarına göre oldukça erken konuşmaya başlayan bir çocuktu.
Bu bilim insanının çocukluğu o kadar büyük zorluklar ve alışılmışın dışında davranışlara sahne olmuştu ki ailesi, Einstein’ın ilk etapta öğrenme güçlüğünden muzdarip olduğunu düşündü.
6,5 yaşında okula başlayan Albert Einstein, ilk etapta öğretmenlerinin gözde öğrencisi değildi ve okulundaki ezberci eğitimden nefret ediyordu. Hatta bu sebeple 9 yaşında Luitpold Gymnasium isimli bir okula geçiş yapmıştı. 11 yaşında fizik kitapları okumuş, 13 yaşında ise “Saf Aklın Eleştirisi”ni okuduktan sonra en sevdiği yazarın Kant olduğuna karar kılmıştı.
Genel itibarıyla başarılı bir öğrencilik geçen Einstein, bilinenin aksine özellikle fizik ve matematik derslerinde oldukça başarılıydı.
Einstein’ın lise karnesi de bu başarısını oldukça net bir biçimde gösteriyor. Karnedeki puanlamada 6’nın en yüksek, 1’in de en düşük puan olduğunu göz önüne alarak; en düşük notun 3 ile Fransızca olduğunu görmek mümkün.
Ayrıca matematik ve geometri derslerinden aldığı notlar da 6, yani Einstein’ın matematikte kötü bir öğrenci olduğu asılsız bir iddiadan ibaret. Hatta bu bilim adamı, henüz ilkokuldayken kendi kendine ileri düzeyde matematik öğrenmeyi başarmıştı ve yaşıtlarına ve okul müfredatına kıyasla oldukça öndeydi.
Albert Einstein’ın eğitim hayatıyla ilgili bir diğer ayrıntı da ilk denemesinde üniversiteye kabul edilmeyip, sınava ikinci kez girmek durumunda kalması.
Einstein’ın ilk girdiği sınavda üniversiteyi kazanamadığı doğru ancak bunun sebebi matematikteki başarısızlığı değil, Fransızcadaki yetersizliğiydi. Çünkü bu okula kabul alabilmesi için iyi derecede Fransızca bilmesi gerekiyordu.
Ayrıca bu sınavda matematik ve fen derslerini kolaylıkla geçebilmiş ancak zooloji, edebiyat, botanik, politika ve Fransızca alanlarında genel bir başarısızlık sergilemişti. Einstein, eğitim hayatının devamında ise matematiği bırakıp fizik bölümüne geçmişti.
Bunun sebebi ise matematiğe dair her şeyi bildiğine inanması ve bu sebeple bu bölümün kendisine bir şey katmayacağı düşüncesiydi.
Peki bu dâhi mezun olur olmaz iş bulabilmiş miydi?
Mükemmeliyetçi bir kişilik yapısında sahip olduğu bilinen Albert Einstein, 1900’de mezun olduktan sonra üniversitelerde yaklaşık 2 yıl iş aradı ancak bulamadı. Nihayetinde bir aile dostunun tavsiyesiyle, İsviçre patent ofisinde masa başı bir işte çalışıp parasını kazanmaya başladı.
26 yaşına geldiğinde ise evrenin işleyişine dair neredeyse tüm dünyada ses getirecek 4 makale kaleme aldı. Işığın kuantum teorisi ve görelilik teorisi de dahil olmak üzere fizik alanında çok sayıda çalışmalara imza attı ve adını tüm dünyaya duyurmayı başardı.
Kaynak: Webtekno