X

İndie Oyunlar Nedir? Neden Bu Kadar Popüler Oldu?

Son yıllarda çok sayıda indie oyun piyasaya çıkıyor ve ciddi başarılar elde ediyor. Hatta sadece indie olarak kabul edilen oyunları oynayan bir oyuncu kitlesi bile mevcut, bazı oyun motorları bu kategoride oyun geliştiren kişilere bir noktaya kadar ücretsiz destek sağlıyor. İyi de bağımsız oyun da denilen bu indie oyunlar nereden çıktı? Neden geçmişte değil de bugün? Açıklıyoruz.

Aslında indie sözcüğünün çıkış noktası oyunlar değil, filmler. Hatta hikayeye en başından başlarsak işin içine pek çok sürpriz isim dahil oluyor. Thomas Edison’u, Kodak’ı, Hollywood’u, her şeyi birbirine bağlayan bu ilginç hikayeyi anlatayım:

Her şey tekelleşmiş sinemaya başkaldırıyla başladı:

Edison Fonu ya da Motion Picture Patents Company (MPPC) adlı bir oluşum, bu hikayenin Aralık 1908’de başlangıcı oluyor. O dönemde dünyanın en büyük ham film sağlayıcısı Eastman Kodak (evet o Kodak bu Kodak), Thomas Edison, bütün büyük ABD’li stüdyolar ve dönemin en büyük dağıtımcısı George Kleine bir araya gelip bu şirketi kuruyor. Dertleri ne? Tekel olmak. Hem de ABD’de? O biraz zordu işte.

Bu oluşumun bazı faydalı uygulamaları olduysa da bütün film yapımı ile ilgili her şeyi bir monopol altına almak istemelerini kimse hoş karşılamadı. Bu kartele karşılık kendilerini “independent” (sonradan indie şeklinde kısaltıldı) olarak tanımlayan birkaç firma kendi istedikleri gibi film çekmeye devam etmek istedi. MPPC’nin açtığı envai çeşit davadan bezen yapımcılar, başka bir eyalete göçmeyi tercih etti. Kaliforniya’da küçük bir kasabayı kendilerine ev bellediler: Hollywood‘u.

Indie oyun demiştik Webtekno Bey, neden sinema anlatıyorsun? Şöyle ki…

Konuyu oraya da bağlayacağız elbette. Şimdi bir şeyin indie olması için öncelikle bir şeyden bağımsız olması gerekiyor. Tamam da bağımsız olacağımız şey ne? Oyun sektöründe bağımsız olacağımız bir tepe kurum yok ancak ana akım var, ki kendisine sık sık AAA adı veriliyor.

AAA oyun denildiği zaman herkesin aklına büyük yapımlar geliyor. Aslında AAA bir ekonomi terimidir, en güvenli hisselere AAA değerlendirmesi yapılır. Yıldızlı pekiyi gibi bir şeydir yani bu AAA. Oyun sektöründe de “Sağlam firmadan çıkan, donanımın hakkını sonuna kadar veren, grafikleri çok güzel olan oyunlar” olarak paranızı yatırabileceğiniz güvenilir oyunlar şeklinde öne çıkıyor. Yani aklınıza gelen yapımlar doğru yapımlar.

Oyun sektörü gibi milyarlarca doların döndüğü bir sektörde elbette ki donanım üreticileri, oyun geliştiricileri ve dağıtımcılar dirsek temasında bulunuyor. Bugün çıkan hiçbir AAA yapımda 8-bit grafik görmüyor olmamız bu işbirliğinin bir gereksinimi aslında. Hatta çoğu oyunda özellikle donanımın suyunu sıkmaya çalışıyor olmalarının bir nedeni de bu.

Indie oyun geliştiriciler: Küçük ama çok etkili

Indie oyun geliştiricilerinin oyunlarına, oyunun geliştiricisi dışında kimse müdahale etmez. Örnek vermek gerekirse indie olmayan bir geliştirici iseniz, geliştirdiğiniz bir oyuna dağıtımcı şirketten birileri gelip “Hikayede Çinli kötü adam olmasın, oyunu Çin’de de satışa sunacağız” diyebiliyor. Hiçbir şekilde geliştirici dışında kimse oyuna dahil edilmiyorsa yapım indiedir.

Çoğu oyun girişimi de ya çok düşük ya da doğrudan sıfır bütçe ile bu işe girer. Haliyle büyük grafik çalışmalar yapamıyorlar. Onun yerine öne çıkmak için kullandıkları iki yöntem var, ya oyun mekanikleri ile bir fark yaratmak ya da hikayeyle öne çıkmak.

Öte yandan zaman içerisinde indie geliştiricilerin yayın ve dağıtım için büyük firmalarla anlaştıklarına sık sık şahit oluyoruz. Bu durum indie geliştiricileri bu kategoriden çıkarmaz, zira en temel kural olan oyunu geliştirme aşamasına müdahale yoktur.

Bir de indie oyunların tarihini özetleyelim o zaman

Independent sözcüğü kısalıp İndie haline geldikten sonra hemen her türde kendine bir yer bulmaya başladı. 1970’lerde konsollar oyun sektörünün kralıyken bu alanda neredeyse hiç çalışma yoktu. 80’li yıllarda bilgisayarların öne çıkmasıyla birlikte ilk ciddi atılımlar ortaya çıktı.

“O dönemde Steam vs olmadığı için oyunları nasıl satıyordu indie oyun geliştiriciler?” diye düşünenler olacaktır. Shareware adı verilen sistem kullanılıyordu. Bu garip yöntemde oyunu kullanıcı ücretsiz olarak alıyordu. Oyunu beğenirse de yapımcıya mektupla para yolluyordu.

Doksanlı yıllarda ise büyük firmalar ve ve dağıtımcılar adeta diğer bütün firmaların üzerinde tepindi ve onlara ancak ölmeyecekleri kadar bir boşluk bıraktı. Çoğu firma indie geliştiricilere geliştirici kiti bile yollamaya gerek duymuyordu. 2000’lerde ise işlerin rengi çok değişecekti, hem de inanılmaz çok.

İşte geliyor Steam harekat

2000’li yıllarda (tam olarak 2003’te) Steam’in hayatımıza girmesi büyük bir değişimin habercisi oldu. Artık orjinal oyun almak için CD vb şeylere ihtiyacımız kalmıyordu. Steam’in başlattığı yangını bilgisayar oyunlarında GoG, konsollarda Xbox Game Store, PlayStation Network ve Nintendo Network iyice alevlendirdi. Yeni sistem herkesin işine yarıyordu.

Üstelik o dönemde oyun yapmak isteyenlerin tek alternatifi bu da değildi. Biraz çaba ile flash tabanlı oyunlar yapılabiliyordu. Hatta o dönem her yerde oynanabilmeleri ve küçük boyutlarıyla bu tür çok popülerdi. Hatta bu yapımların bir kısmı daha sonra mobil oyun ya da mini oyun olarak başka platformlara gitti.

2005 yılında bir başka önemli gelişme yaşandı ve 3D oyun motoru sıkıntısını geride bırakmayı sağlayan Unity geldi. Unity ile birlikte Unreal Engine gibi oyun motorlarının satış şekli bile değişti. Bağımsız oyun geliştiricilerin eline büyük bir fırsat geçmiş oldu.

Team17, Double Fine gibi firmalar da geliştiricilere hiç karışmayan indie destekçisi yayıncılar olarak sivrilmeye başladı. Üstelik yapımcılar illa bilgisayar oyunu yapmakla da uğraşmıyordu. Hem Facebook gibi sitelerde yayınladıkları oyunlarla hem de mobil oyunlarla para kazanabiliyorlardı. Kickstarter gibi platformlar da yapımcıların söz vererek fon toplayabilmesini sağlıyordu.

Minecraft ilk büyük başarıyı yakalayan oyun oldu

Indie game’ler arasında 1 milyon doları da, 10 milyon doları da geride bırakan örnekler var. Söz konusu 100 milyon dolar olduğunda ise bu başarıya ulaşabilen çok fazla yapım yok. 9 basamaklı sayıları gören ilk yapım ise Minecraft.

Oyuncuların yapımcısına doğrudan ulaşabildiği, tavsiyelerini oyun içinde birebir görebildiği bir çağın en parlak mücevheri olan Minecraft, bu türün de büyük başarı yakalayabileceğini göstermiş oldu. Artık oyun geliştirmek isteyenler ya da oyun geliştirmiş olanlar da Steam gibi platformlardan kendi başlarına yürüyebiliyordu. Bir anlamda Minecraft, indie oyunların Bitcoin’i oldu. Ziyade olsun.

Indie oyun kategorisinde son yıllarda pek çok büyük başarı yakalayan oyun gördük. Cuphead, The Binding of Isaac, FTL, Stardew Valley gibi yapımlar hem eleştirmenlerden hem de oyunculardan büyük destek görüyor.

Gelelim yılın son bombasına, Hades’e

Hades, 2004’ten beri düzenlenen BAFTA Oyun Ödülleri’nde 5 farklı kategoride ödül kazanmayı başardı. 2021 yılının BAFTA ödüllerindeki başarısının yanı sıra Steam’in en çok satanlar listesine giren Hades, bir noktada artık oyun içeriklerinin nasıl daha geniş bir kesim tarafından üretilebilir olduğunun da bir göstergesi.

Günümüzde artık oyun oynamak için neredeyse bilgisayar bile gerekmiyor. Burada da anlattığımız üzere en alakasız telefonlardan bile abonelik sistemiyle oyun oynamak mümkün oluyor. Aynı durum oyun geliştirmek için de geçerli. Herkes her yerden sektöre erişebiliyor. Birkaç yüz dolar harcayarak tüm pazarlarda ürününüzü satabiliyorsunuz.

Tamam, her çıkan oyun iyi olmuyor, hatta indie yapımların çoğuna güvenmek oldukça zor. Yine de sadece birkaç dağıtımcının insafına kalmış bir oyun pazarının yerine daha geniş ve daha fazla çeşitliliğe sahip bir pazar hepimizin faydasına olacaktır.

Kaynak: Webtekno

Dijital Pazarlama Haberleri: Dijital pazarlama için güncel dijital medya haberlerini birden fazla kaynaktan izinli yayınlayan platform.
Related Post