İnsanları Mars’ta hayal etmeye o kadar alıştık ki, Jüpiter gibi bir gezegen gördüğümüzde, aklımıza gelen ilk sorulardan biri “Üzerinde durabilir miyiz?” oluyor. Dev gezegende bulunan aşırı koşulları (yerçekimi, atmosferik basınç, yüksek sıcaklık ve rüzgarlar) bir an için görmezden gelelim ve atmosferden aşağıya doğru inelim. Göreceğimiz şey, daha önce gördüğümüz hiçbir şeye benzemiyor.
Jüpiter’in atmosferinin çok altında, cıva gibi görünen ve davranan devasa bir sıvı metalik hidrojen okyanusu var, ancak hidrojenin yoğunluğu suyun sadece yüzde 60’ı. Bu nedenle, sıcak, erimiş bir çekirdeğe ulaşmak için on binlerce kilometre batmanız gerekiyor.
Jüpiter’in içi tam olarak haritalanmadı. Jüpiter’e henüz ulaşmış olan Juno görevinin bilimsel hedeflerinden biri de bu. Sonda, Jüpiter’in bulutlarının altında olup biteni haritalamak için hassas yerçekimi ve elektromanyetik ölçümler kullanacak.
Jüpiter atmosferinden aşağı doğru 500 kilometre indiğimizde kalın amonyak bulutları nedeniyle görüş tamamen sıfırlanıyor, rüzgâr hızı ise saniyede yaklaşık 100 metreye ulaşıyor. Yaklaşık 2,5 saat boyunca süren iniş sonucunda sıvı metalik hidrojen okyanusa varıyoruz. Ancak bu okyanus üzerinde durmak mümkün değil. Çok aşağılarda, Jüpiter’in katı bir çekirdeği olabilir, maalesef bunu tam olarak bilmiyoruz.
Kaynak: Chip