Avrupa, bir kez daha bilinen en ölümcül hayvan hastalığı olan kuş gribi salgınları yaşıyor. Ördekler ve kazlarda hastalık daha hafif olabilse de, etkilenen tavuklarda ve hindilerde sürünün %90’ından fazlasının birkaç hafta içinde ölmesi kaçınılmaz gibi görülüyor.
Kuş gribi salgınlarına, çoğu kuşlarda hafif enfeksiyona neden olan kuş gribi virüsleri neden oluyor. Ancak iki alt tip (H5 ve H7 olarak adlandırılanlar) çok ölümcül bir virüs olarak ön plana çıkıyor.
Grip virüsleri yüksek bir mutasyon oranına sahip ve iki virüs aynı anda tek bir konakçıya bulaştığında gen alışverişi yapabiliyor. Bu genetik değişiklikler, onların yapılarını değiştirmelerine ve konaklarındaki bağışıklıktan kaçmalarına ve yayılmaya devam etmelerine imkan tanıyor.
Önceki yüzyılda, ölümcül kuş gribi salgınları nadirdi ve her zaman bir tavuk veya hindi sürüsüne bulaşırken ölümcül bir virüse dönüşen hafif H5 veya H7 virüslerinden kaynaklandı. 1996 yılına kadar, ortaya çıkan salgınlar ya etkili bir şekilde kontrol edildi ya da duyarlı konakçıların olmaması nedeniyle azaldı.
H5N1 Ortaya Çıkıyor
Bu ölümcül virüslerin neden olduğu enfeksiyonlar yabani kuşlarda gözlemlenmemişti. Ama durum, Çin’de H5N1 virüsünün ortaya çıkmasından sonra değişti. Kanatlı hayvanlarda salgınlar etkili bir şekilde kontrol edilmedi. Virüs etki alanını yavaş yavaş Çin’e ve 2003’ten itibaren Asya ve Afrika’ya doğru genişletti. Enfekte kümes hayvanları ile yakın temasta bulunan insanlar da enfekte olmaya başladı ve bugüne kadar 456 kişinin ölümüyle sonuçlandı. Yani kuş gribi, insanlar için de bir tehdit halini aldı.
Yabani kuşlar, virüsün kümes hayvanlarında devam eden yayılmasından kaynaklanan bir bulaşma nedeniyle enfekte oldu. Bu, kümes hayvanları için halen ölümcül olan, ancak belirli su kuşu türlerine çok az zarar veren yeni H5 virüslerine yol açtı. Sonuç olarak, göçmen su kuşları bu virüsleri taşımalarına rağmen binlerce kilometre uçarak virüsleri çok uzak mesafelere yayabildiler.
2005 yılında, yabani su kuşları, sonbahar göçü sırasında virüsü ilk kez Avrupa’ya tanıttı. Bu, bu virüslerin ekolojisinin tamamen değiştiğinin ilk işaretiydi; kanatlı hayvanlarla sıkı bir ilişkisi olan bir virüs, kendisini vahşi su kuşlarına adapte etmiş ve hayatta kalma potansiyelini büyük ölçüde artırmıştı.
Her yıl ilkbahar ve yaz aylarında, su kuşları Sibirya’daki üreme alanlarında bir araya geliyor ve influenza virüslerini karıştırıyor, ardından sonbahar göçü sırasında Avrupa, Asya ve Afrika’ya getirdikleri yeni varyantlar oluşturarak kümes hayvanlarında ölümcül salgınlara neden olabiliyor.
Tahmin edilebileceği gibi, vahşi su kuşlarındaki enfeksiyonları kontrol etmek için yapabileceğimiz pek bir şey bulunmuyor. Virüsün kümes hayvanlarına maruz kalma riskini değerlendirmek ve ölü kuşların bedenlerinin çevreden uzaklaştırmak için denetimlerin yapılması, sunulan öneriler arasında yer alıyor.
Kış boyunca birçok su kuşunun bulunduğu bölgelerdeki kümes hayvanı yetiştiricilerine, kümes hayvanlarını içeride tutmaları ve virüsü barakalarından uzak tutmak için biyogüvenlik önlemleri almaları tavsiye ediliyor. Enfekte yabani kuşların dışkıları yüksek miktarda virüs içerebilir ve temizlenmemiş botlar veya malzemelerle kümes hayvanlarına kolayca bulaşabiliyor.
Mevcut biyogüvenlik programları, riskli alanlarda enfeksiyonları önlemek için yeterince etkili olabilmiş değil. 2020-21 sezonunda yalnızca AB’de 1.000’den fazla salgın yaşandı. İçinde bulunduğumuz sezonda ise şimdiden onlarca salgın tespit edildi.
Genellikle kümes hayvanlarının toplu olarak öldürülmesiyle sonuçlanan ve her yıl tekrarlanan salgınlar, kümes hayvancılığının sürdürülebilirliği için bariz bir tehdit oluşturuyor.
Aşı, sorunu çözmeye yardımcı olacak bir araç olabilir. Bununla birlikte, birçok ülkede yasaklanmıştır ve kullanımı kanatlı hayvanlar için ticaret engelleri oluşturuyor. Ticaret engellerinin nedeni, mevcut aşıların çoğunun hastalığı önlemesi, ancak enfeksiyonun bulaşmasını durdurmaması.
Hastalığı durduran ancak bulaşmayı durdurmayan bir aşı, salgın kontrolünü tehlikeye atan ve virüsün hayvanlardan insanlara yayılma potansiyeline sahip olması nedeniyle istenmeyen bir durum olan “sessiz” virüs yayılmasına neden olabiliyor.
Neyse ki, şu anda dolaşımda olan H5 virüs varyantlarının çoğu, insanlar için bir dönem büyük sorun yaratan ataları H5N1 kadar tehlikeli değil. Yine de, virüsün genetik kodunu değiştirme yeteneği nedeniyle bu kolayca değişebileceğinden dikkatli olunması gerekiyor. Yani insanlar için yeni bir H5N1 riskinin ortaya çıkmaması için önlemler alınması şart.
Kanatlılar içinse acilen etkili aşıların geliştirilmesi, tek sürdürülebilir çözüm olarak görülüyor. Yeni nesil aşıların kuş gribini kontrol etme potansiyeli daha yüksek olabilir, ancak virüs bulaşmasını durdurmadaki etkinlikleri sahada gösterilmeli. Bu tür aşılar yalnızca kümes hayvanlarını korumakla kalmayacak, aynı zamanda insanların virüse maruz kalmasını da en aza indirecektir…
Kaynak: Chip