Popüler bilimin en gözde konularından biri vücudumuzun 7 yılda bir tamamen yenilenmesine dayalı. Fakat bu iddia, aslında popüler bilimin ne kadar yanıltıcı olabileceğine dair güzel bir örnek.
Tıpkı beynimizin sadece %10’unu kullandığımız safsatası gibi, 7 yılda bir vücudumuzun baştan aşağı yenileniyor olması da gerçeklikten bir miktar uzak bir iddia.
Vücudumuz gerçekten de belli aralıklarla kendini kısmen yeniliyor.
Örneğin deri hücreleri yaklaşık yirme günde bir, beyaz kan hücreleri yılda bir, kemiklerimiz ise on yılda bir baştan aşağı yenileniyor. Fakat vücudumuzdaki her organ, yenilenmiyor.
Örneğin diş minemiz, her zaman aynı kalıyor. Kadınlarda yumurta hücreleri de asla yenilenmiyor. Kalbimizin de neredeyse yarısı, ölene kadar hiç yenilenmiyor.
Anlayacağınız, 7 yılda bir yenilenme gibi bir durum yok, zaten tam olarak da bu nedenle yaşlanıyoruz. Peki yenilenen dokularımız neden yaşlanıyor?
Örneğin, kemiklerimiz on yılda bir yenileniyorsa, yaşlıların kemikleri neden daha zayıf? Deri hücrelerimiz yirmi günde bir yenilenmesine rağmen, neden yaşlı insanların derisi genç insanlarınki kadar iyi görünmüyor?
İşin ilgi çekici kısmı işte tam olarak bu soruyla başlıyor.
Vücudumuzdaki her hücrenin doğma, çoğalma ve ölümden oluşan yaşam döngüleri var. Hücrelerimizdeki DNA’larımız, uç kısımlarındaki telomerlerle korunuyor. Fakat hücrenin her bölünüşünde, bu telomerler giderek kısalıyor ve yeterli miktarda bölünmeden sonra neredeyse tamamen yok oluyorlar.
Bu durum, DNA’nın da hasar almasına neden oluyor ve artık bölünme işlemi gerçekleşmiyor. Hücre de yavaş yavaş ölüp yok oluyor. Yani hücrelerin, dolayısıyla bizlerin ömrü, telomerlerimizin uzunluğuna bağlı.
İkinci bir durum ise her hücre bölünmesi sonrası, hücrelerin içindeki hataların yeni hücrelere aktarılması. Dolayısıyla yeni hücreler oluştursak bile, eski hücrelerin sahip olduğu hatalar, bu hücrelere doğuştan geliyor. Daha baştan zayıf, pek çok hataya sahip ve bir hayli verimsiz oluyorlar. Yani ortaya yepyeni hücreler çıkmıyor.
Üçüncü ve son durum ise, hücrelerin tamir mekanizmalarının giderek zayıflaması. Çünkü tamir mekanizmaları da her bölünmede bu kopyalanmalar sonucu daha fazla hataya sahip oluyor ve zamanla tamamen işlevsiz hale geliyor. Böylece giderek daha fazla hücremiz, kendini onaramaz ve çoğalamaz hale geliyor.
İşte bu üç neden neticesinde, ortalama 75 yıllık bir ömrün ardından hücreleriniz hala yenileniyor olsa bile sağlıklı ve güçlü hücrelerinizin sayısı inanılmaz azalmış oluyor.
Bu da vücudunuzun daha zayıf olmasına neden oluyor ve yaşlılık dediğimiz durumu deneyimliyoruz. Olayın perde arkası, tam olarak böyle…
Kaynak: Webtekno