Alternatif akımın mucidi olan deha Nikola Tesla, her ne kadar en çok bu buluşuyla tanınsa da başka birçok buluşa imza atmış olan bir insan. Kendisinin tescillenmemiş, hâlâ daha teori aşamasında bulunan, insanların günümüzde ‘Devletler kullanıyor’ dediği gizemli projeleri bile var.
Ancak adından buluşlarıyla bu kadar söz ettiren bir insanın hataları olmadı mı? Tabii ki oldu, hepimiz insanız; dahi de olsan hata yaparsın. Hem ne demişler: Edison, ampülü icat etmemenin 100 yolunu buldu.
Ama Nikola Tesla’nın birazdan bahsedeceğimiz hataları, normal bir insanın yapacağı düzeyde değil. Ancak bir dahi böyle hatalar yapabilir.
Tesla, Einstein ile karşıt görüşlüydü. Hatta ‘Görelilik Kavramı’ndan tabiri caizse nefret ediyordu.
Tesla’nın, Görelilik Kavramı hakkındaki bizzat kendisinin sözleri şöyle: “Görelilik, insanların kral sandığı, mora bürünmüş bir dilenci gibidir. Ben, elle tutulabilir madde olmaması gibi basit bir sebepten ötürü uzayın bükülemeyeceğini savunuyorum.“
Bu görüşü ilki ancak sonuncusu değil. Kendisinin Einstein’dan hiç haz etmediğini, yazımızın ilerleyen kısımlarında daha da fark edeceksiniz.
Dâhi mucit, beyninin ışık hızından daha hızlı işlem yapabildiğine inanıyordu.
Belki de Tesla’nın, aralarında en absürt olan düşüncesi bu diyebiliriz. Kendisi, muhteşem icatları insanlığa sunan beyninin ışık hızından daha hızlı bir şekilde işlem yapabilme kapasitesine sahip olduğuna inanıyordu.
Aslında bu düşüncesinin arkasındaki sebep, kendisinin Görelilik Kavram’ını reddetmesinin de sebebidir. Tesla, Akrep Takımyıldızı’ndaki en parlak yıldız olan ve evrenin hız sınırından 50 kat daha hızlı hareket ettiğini düşündüğü Antares’ten gelen kozmik ışını ölçtüğünü düşünüyordu.
Ancak bu kozmik ışın, ışık hızından hızlıydı. Onu ölçebildiğini sandığı için Tesla, beyninin ışık hızından daha hızlı olduğunu düşünüyordu. (Işık hızı = Saniyede ~300.000 kilometre)
Elektronların varlığını reddediyordu: ‘Aelektronist’ diyebilir miyiz?
Aslına bakarsanız keşiflerinin ve icatlarının neredeyse tamamı elektrik ile alakalı olan bir bilim insanının elektronlara inanmaması epey komik bir durum. Ancak 19. ve 20. yüzyıldan bahsediyoruz, anlayışlı olmak lazım.
Bilmiyorsanız hemen bilgiyi verelim: Elektrik, elektronların bir iletken ile akışının sağlanmasına verilen isimdir. Ancak dediğimiz gibi Tesla, elektronlara inanmıyordu. Kendisi, evrendeki en küçük maddenin atomlar olduğunu düşünüyordu. Gerçi, dünyanın geri kalanının birçoğu da o dönem öyle düşünüyordu.
Tesla’ya göre elektronlar eğer var olsaydı bile sadece mükemmel bir çekimin içinde var olabilirlerdi. O, 19. yüzyılda yaygın olan bir teori olan “‘eterin elektrik akımını iletmesi” teorisini savunuyordu. Bu teoriye ufaktan bir değinelim.
Bu teoriye göre Eter, ışığı ve diğer uzunlamasına ve enine olan elektromanyetik dalgaları evren boyunca yayan ortamın ta kendisidir. Başka bir deyişle enerjiyi dalgalar halinde aktaran ve evrenimizin minik granüllerden oluşan dokusudur. İsmini de Yunan mitolojisindeki ‘parlak göklerin sureti’ olan “Aether”den alır.
Nikola Tesla, atomun bölünemeyeceğini sanıyordu
Elektronların var olmadığına inanmasından dolayı Tesla, tahmin edilebilir bir şekilde atomun bölünebileceğine de inanmıyordu. Zira yapılana kadar insanlar atomun en küçük temel taşı olduğunu ve bölünemeyeceğini savunuyorlardı. Tesla’nın atom hakkında söylediği şeyler tam olarak şöyle:
“Atom enerjisi fikri bir yanılsamadır ancak zihinleri o kadar güçlü bir şekilde ele geçirdi ki 25 yıldır bu fikre karşı görüş belirtmeme rağmen hala gerçekleştirilebileceğine inananlar var. 1896’da çıkardığım ve en iyi icatlarımdan biri olduğunu düşündüğüm yüksek potansiyelli bir vakum tüpü ile yaptığım deneylerimde atomları parçaladım.
4.000.000 ila 18.000.000 volt arasında değişen basınçlarla çalıştırdım. Daha yakın zamanlarda 50.000.000 voltluk bir aparat tasarladım ve bu aparat büyük bilimsel öneme sahip pek çok sonuç üretecek.
“Fakat atom enerjisine gelince, deneysel gözlemlerim, parçalanma sürecine, mevcut teorilerden beklenebileceği gibi, böyle bir enerjinin serbest bırakılmasının mümkün olmadığını göstermiştir.“
Daha sonra Londra’da, 1932 yılında John Cockroft ve Ernest Walton isimli iki bilim insanı, dünyada ilk kez atomu parçalamayı başardılar. Ondan sonra da Einstein’ın, Tesla’nın ‘açığa çıkması mümkün değil’ dediği enerjiyle neler yaptığını hepimiz biliyoruz…
Sonuncusu ve en garip olanı: Tesla, bir güvercine aşıktı
Tesla’nın sona sakladığımız en garip özelliği (evet, aslında görüşü değil), bir güvercine âşık olmasıydı. Hayatının son dönemlerinde Tesla, garip diyebileceğimiz birçok olaya imza atmıştı, bu da onlardan biri. Kendisi, güvercine olan aşkını şöyle açıklıyor:
“O güvercini, bir erkeğin kadını sevdiği gibi sevdim ve o da beni sevdi. Ona sahip olduğum sürece hayatımın bir amacı vardı.”
Çok da detayına inmek istemeyeceğimiz bir aşk olsa gerek. Son olarak söylemeliyiz ki Nikola Tesla’nın burada bahsettiğimiz doğru bildiği yanlış görüşleri ve fikirleri, onun 19. ve 20. yüzyılların en büyük dâhilerinden biri olduğunu tabii ki de değiştirmiyor…
Kaynak: Webtekno