Oyun oynamak kimileri için bir tutku, kimileri için ise yalnızca eğlenilen bir aktivitedir. Günümüzde PlayStation, Xbox ve bilgisayarlarımızda binlerce oyun bulabiliyoruz. Ancak bir zamanlar durum böyle değildi. Sayılı oyun oynayabildiğimiz atarilerimiz vardı.
PlayStation ve Xbox’ların atası diyebileceğimiz atarileri eminiz ki birçoğunuz hatırlarsınız. Hatta eminiz ki pek çok insan ilk kez atari sayesinde oyun dünyasıyla tanışmıştır. Hepimizi oyun dünyasının içine çeken atarilerde oynadığımız ilk oyunlardan bazılarını sizler için derledik.
Hepimizi sirk akrobatına çeviren oyun: Circus.
İlk kez 1984 yılında piyasaya sürülen Circus, ikonik müziğiyle hepimizi adeta oyunun içine hapsediyordu. Canlarımız azaldıkça sinirlenirdik ama bir yandan da kendimizi müziğin ritmine bırakarak oynamaya devam ederdik.
İp cambazlığı yaparken karşımıza çıkan sayısız maymun, bir toptan diğer topa atlamak derken bir şekilde kendimizi oyuna kaptırıp zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorduk.
Tennis performansımızı Rafael Nadal görse gözleri dolardı…
1983 yılında çıkış yapmış olan oyun, neredeyse tüm atari oyunları gibi oldukça basit bir arayüze sahipti. Tennis’te 5 farklı zorluk seviyesi vardı. Pek çoğumuz 4 ve 5. seviyelerde oldukça zorlansak da denemekten vazgeçmezdik.
Oyunu oynadıkça geliştirdiğimiz tenis yeteneklerimiz sayesinde ise hepimiz kendimizi adeta bir Rafael Nadal, bir Maria Sharapova gibi hissediyorduk.
Atari denince akla ilk gelen oyunlardan Super Mario’yu tabii ki unutmadık.
Evet, şüphesiz en sevilen ve en çok oynanan atari oyunu Super Mario’dur. Şimdilerde birçok oyunda bulamadığımız şeyleri Super Mario 1983 yılından itibaren bizlere sunuyordu. Oyunun içinde sevgi, arkadaşlık, korku ne ararsanız vardı.
Canavarı yenip prensesi kurtaracağımızı anladığımız o an hepimizin içine bir miktar hüzün gelirdi. Prensesi kurtarıp kalemize götürdüğümüzde ise tüm verdiğimiz emekler karşılığını bulmuş gibi gururlanırdık.
King Kong filmi yapımcıları da zamanında Donkey Kong oynamış mıdır acaba?
Merdivenlerden çıkıp bir üst kata ulaşmak hiç bu kadar zor ve eğlenceli olmamıştı. Donkey Kong oyunundaki goril dostumuz bazen üzerimize variller yuvarlayarak bizi korkutmaya çalışsa da her seferinde bir şekilde engelleri aşıp en üst kattaki prensese ulaşmayı başarıyorduk.
Yine o dönemin efsanevi oyunlarından Super Mario’nun Mario’sunu bu oyunda da görebiliyorduk. Bunun en büyük sebebi ise Mario’nun bu ilk kez bu oyunda görülmesiydi. Tabii ki Donkey Kong, Super Mario kadar ünlü olmadığı için ise birçoğumuz bu durumun tam tersi olduğunu düşünüyorduk.
Tekken, gerçek dövüşçülerin mekanıydı.
Birçoğumuzun hayatına atariyle giren Tekken, günümüzde seri halinde oynanmaya devam eden ender oyunlardan biri. Atari oyunları içinde aile bireylerimiz ve arkadaşlarımızla birlikte oynarken oldukça eğlenirdik.
Karşılıklı olarak seçilen karakterler, yetenek savaşları derken zamanın nasıl geçtiğini anlamazdık. Günümüzdeki kadar olmasa da Tekken’in o zamanlar da rakipleri vardı.
Hala bir efsane olmaya devam eden: Street Fighter
Tekken’in rakipleri arasında sayabileceğimiz başlıca oyunlardan biri de Street Fighter’dı. Geçtiğimiz yıllarda yeni bir PC oyunu çıkmış olsa da Street Fighter pek çok dövüş oyununun gölgesinde kaldı.
Beynimizi tırmalayan tır sürme efektiyle: TANK
Oyunun belki de en güzel kısmı çeşit çeşit geliştirmeye sahip olmasıydı. Bazıları tüm düşman tankları yok edip oyunu bitirebiliyor, bazıları ise çevremizde koruyucu bir kalkan oluşturabiliyordu.
Tabii ki bu geliştirmelere ve düşmanları yok etmeye fazla odaklanıp korumamız gereken sembolü unuttuğumuz da olmuyor değildi. Nitekim tıpkı bizim gibi düşmanlarımızın da bir amacı vardı.
Tetris yüzünden ebeveynlerimizle atari tartışması yaşadığımız o günler…
Atariler her yaştan insana hitap ediyordu. Ebevenylerimizin en favori oyunlarından biri de şüphesiz ki Tetris’ti. Oyun o kadar fazla oynandı ve o kadar çok sevildi ki günümüzde de hala benzer birçok oyun geliştiriliyor.
Yine diğer atari oyunlarıyla benzer olan 1984 yılında geliştirilen oyun, piyasaya sürüldüğü günden bu yana çıkan tüm serilerde de o nostaljik havasını korumaya devam ediyor.
Biz nişancılığı PUBG’de öğrenmedik.
Atari denince akla gelen ilk oyunlar arasında yerini almış ‘ördek vurmaca’ oyunu Duck Hunt, o zamanlar bizi epey şaşırtırdı. Birçoğumuz elimizdeki silahla ateş ettiğimizde ördekleri nasıl vurduğumuza inanamaz, teknolojinin ne kadar geliştiğini düşünürdük.
Atış haklarımızın tamamını harcayıp ördekleri vuramadığımızda ise oyunun başından itibaren gördüğümüz köpek tekrar kendini gösterip alaycı bir şekilde bize gülerdi. Birkaç kez köpeğin gülüşüyle karşılaştığımızda ise adeta hayattan soğuyorduk.
Contra’daki aksiyonu hiçbir filmde bulamazdık.
Aksiyon filmlerini sevenler, bir dönem Contra’yı epey oynamış olabilir. Çünkü oyun adeta bizi bir aksiyon filminin içindeymiş gibi hissettiriyordu. Üzerinize doğru gelen düşmanlar, hoplayıp zıplamanız gereken engeller, otomatik ateş eden silahlar ve alevler… Ne yoktu ki.
Tabii ki günümüzdeki nişancı veya aksiyon oyunlarıyla kıyaslamamız mümkün değil. Ancak zamanında tek bir silahla her canavarı yenebildiğimiz Contra’nın yeri bizim için her zaman başka olacak.
Mortal Kombat, hala en sevilen dövüş oyunlarından biri.
Sub-Zero, Scorpion, Sonya, Kanyo ve daha nice karakterle ilk kez ataride tanışmıştık. Şimdi ise efsaneleşen Mortal Kombat karakterlerini ve hatta hikayelerini neredeyse hepimiz biliyoruz.
Ataride oynadığımız günlerden bu yana oyunda çok şey değişti. Eskiden gördüğümüz birçok karakter, serinin son oyunlarında yer almıyor. Öte yandan serinin birçok filmi çekildi ve bu filmlerde de farklı farklı karakterleri izleme fırsatını elde ettik. Tüm bunlarla birlikte Mortal Kombat, tüm dünyaya adını duyurmayı başardı.
Küçük kırmızı arabamız ve Forza Horizon’ı aratmayan(?) doğa görüntüleri…
Forza Horizon, Need for Speed ve daha nice oyunlar yokken Road Fighter vardı. Kuş bakışı açıyla oynadığımız oyunda belki arabamızı modifiye edemiyorduk ama fazlasıyla eğleniyorduk.
Oyunda ilerledikçe değişen çevre görünümleri sayesinde farklı dünyalar gidiyor, yarış hissini sonuna kadar yaşıyorduk. Contra’yla aynı şekilde Konami tarafından geliştirilen oyun, şirketin ilk yarış oyunu olarak da adını tarihe yazdırmayı başardı.
Bombayı bırakıp arkamıza bakmadan kaçtığımız günler…
Hiç şüphesiz ki Bomberman bize zamanlamanın önemini öğretti. Zaman zaman kurduğumuz bombalarla kendimizi de patlattık ama sonuç olarak bir şekilde çıkış kapısını bulduk.
Tabii ki etrafta dolaşan bir sürü canavar varken tüm taşları kırıp kapıyı bulmak çok da kolay değildi. Ancak yine de Bomberman en eğlenceli atari oyunlarından biriydi.
Hepimizi birer Tarzan’a dönüştüren oyun: Adventure Island.
Küçük ayaklarımızla Tarzan gibi oradan oraya koşuşturduğumuz Adventure Island, oynanış olarak Super Mario’yu oldukça andırıyordu. Birçoğumuz sırf bu sebeple Super Mario’da prensesi kurtardıktan sonra zafer turumuzu atmak için tehlikelerle dolu bu adaya gelirdik.
Oyunu sevdiren en büyük özelliklerden biri de yolda bulup tekmeyerek açtığımız yumurtalardan türlü hediyeler çıkıyor olmasıydı. Bu hediyelerden en eğlencelisi ise şüphesiz ki kaykaydı. Şimdi bize basit gibi gelse de o zamanki oyunlarda karakterimizin bu gibi yeteneklere sahip olması bize çok güzel geliyordu.
Parkur sporunu biz zamanında Excite Bike’ta motorla yapıyorduk.
Yine atari oyunlarında görmeye alışık olmadığımız bir şey de motor sürmekti. Çünkü birçok oyunda ya araba sürüyorduk, ya dövüşüyorduk ya da bir amaç uğruna oradan oraya koşuşturuyorduk.
Klasik bir yarış oyunundan bu anlamda uzaklaşan Excite Bike ise bize farklı bir deneyim sunmuştu. Oyun o dönemde çok sevilmiş, en çok oynanan atari oyunlarından biri haline gelmişti. Ancak şimdi birçoğumuz adını bile hatırlamakta zorlanıyoruz.
Günümüzde artık oyun severler ellerinin altındaki bilgisayarlardan veya konsollardan sayısız oyuna erişim sağlayabiliyor. 90’larda ve 2000’lerde çocuk olanların büyük bir kısmı ise atari oyunlarıyla büyüdü. Bugün sizlerle küçük bir yolculuğa çıkarak çocukluğumuza geri döndük. Peki sizin en sevdiğiniz atari oyunu hangisiydi?
Kaynak: Webtekno