2010’lu yılların başında, cebimizdeki ve evimizdeki internet standartlarının yükselişe geçmesi, TV izleme alışkanlıklarımızı kökten değiştirdi. Bu durum ABD’de insanların evlerine DVD ve CD gönderirken internet sitesinden bazı içerikler sunmaya başlayan Netflix’e de çok yaradı. Şirket kısa süre içerisinde öyle hızlı büyüdü ki bir Silikon Vadisi devi haline geldi. 2016’da aniden 130 farklı ülkede de hizmet vermeye başladı.
Bu atılım, büyük krizleri de beraberinde getirdi. Firmanın aniden 130 ülkede birden hizmete girmesiyle birlikte bazı tutucu tavra sahip ülkelerin tavırları hemen belli oldu. Asya ülkesi Endonezya’da devlet, Netflix’in yayıncılık politikalarını sert şekilde eleştirdi. Endonezya hükümetine bağlı -bir nevi ülkemizdeki Türk Telekom’un karşılığı- olan internet servis sağlayıcısı Telkom, Netflix’in içeriklerine sansür getirdi.
Ancak bu sansür, sadece Telkom’dan internet hizmeti alan aboneleri ilgilendiriyordu. Yani ülke genelinde kapsamlı bir denetim girişimi değildi. Netflix ne yapacağını şaşırdı. Ülkedeki aboneler, Netflix’te son derece az sayıda ve kalitesiz yapımlar görmeye başladılar. VPN servisleri “Netflix’i Amerika’da yaşıyormuş gibi izleyin” hizmetleri satmaya başladılar. Eninde sonunda Netflix, Telkom ile görüştü.
16 ay önce, Netflix’in kurucusu Reed Hastings şu ifadelerde bulunmuştu: “Biz Suudi Arabistan’da varız, Pakistan’da varız. Yani oralarda sorun çıkmayacak da Türkiye’de mi çıkacak?”
Netflix, internet yayıncılığında global çapta yükselen tek şirket değildi. Amazon da Prime hizmetiyle Asya ülkelerine giriş yapmış ve eş zamanlı olarak o da sorunlar yaşamıştı. Hindistan, Endonezya gibi ülkeler, nüfus açısından önemli pazarlardı. Netflix ve Amazon, orta yolu bulmak için zihnisinir bir adım daha attı.
İçerikler, o ülkede yasaklara maruz kalmadan bir nevi otosansürle yayınlanacaktı. Yani Netflix, sorun yaşadığı ve yaşayacağı ülkeler için içeriklerini kendisi sansürleyecekti. Öyle de oldu. Hindistan’da ülkenin dinine, diline ve bayrağına yönelik hakaret içeren, uygunsuz içerikler sansürlendi. Cinsellik, alkol ve küfür gibi unsurlara dokunulmadı.
Cemal Kaşıkçı cinayeti, bir komedyen, Netflix ve Suudiler:
Suudi Arabistan’daki Netflix içerikleri zaten sınırlıydı. Ancak bu durumun ülkedeki sansür uygulamalarıyla ilişkisi yoktu. Netflix içerikleri zaten ülke ülke değişiyordu. Platform, Suudilerle arasını bozacak içerikleri zaten hiç yayınlamamıştı bile. ABD ve Suudilerin yakınlığını bilmeyen zaten yoktu. Fakat o sıralar, dünya Türkiye’yi de yakından ilgilendiren çok farklı bir olayla çalkalanıyordu.
Dünyaca tanınan Suudi kökenli gazeteci Cemal Kaşıkçı, 2 Ekim 2018’de İstanbul’da öldürüldü. Cinayetin arkasında, Suudi Prens Muhammed Bin Salman’ın olduğu bilinen bir detaydı. Aylarca tartışılan bu konu, ABD’de yaşayan ünlü Suudi komedyen Hasan Minhaj’ın dikkatini çekti. Netflix ile anlaşması bulunan komedyen The Patriot Act isminde politik komedi programı hazırladı.
Programın 2. bölümünde Hasan Minhaj, Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili Suudi hükümeti suçlayan nükteli göndermeler yaptı. Bunun üzerine Suudi Arabistan yetkilileri, programın sadece ikinci bölümünü kaldırması için Netflix’e yaptırım uyguladı. Suudi bir komedyenin, en büyük şüphelinin ülkesindeki hükümet olduğu cinayetle ilgili söylemleri, kendi ülkesinde sansürlendi.
Netflix Türkiye, otosansür ihtimalleri ve RTÜK:
1 Ağustos 2019 itibariyle yürürlüğe giren yasal düzenleme gereği ülkemizdeki Netflix ve benzeri platformlara RTÜK denetimi gelecek. RTÜK, tespit ettiği içerikleri kaldırma yetkisine sahip olacak. Elbette Netflix içerikleri de çok masum değil. Platform son yıllarda artan cinsellik, uyuşturucu ve şiddet temalarından dolayı ağır eleştiriler aldı. Hatta kendi ülkesi ABD’de bile Netflix’in içerikleri tartışma konusu oldu.
Ülkemizdeki yasal düzenlemeler, Netflix’i tıpkı Hindistan gibi ülkelerde olduğu gibi bir “otosansür” uygulaması yapmaya zorlayabilir. Platform, RTÜK ile sorun yaşamadan içeriklerini Türkiye’deki standartlara göre düzenleyebilir. Böyle bir durumda, zaten 200 – 250 bin bareminde olan Türk abonelerinin önemli bir kısmını kaybedebilir. Hatta korsana olan eğilim artabilir.
Türkiye, Netflix ve benzeri platformlara ilişkin köklü bir düzenlemeyi getiren ilk ülke oldu. Daha önceleri yapılan bu düzenlemeler, yukarıda okuduğunuz gibi sadece bazı içerikleri ya da belirli bir internet servis sağlayıcısını ilgilendiriyordu. Türkiye’de ise yapılan yasal düzenleme, tüm internet yayıncılığı sektörünü, internette yayınlanan tüm TV ve sinema içeriklerini ilgilendiriyor.
TV neyse internet de o:
Türkiye, dünyanın en çok dizi izleyen ve dizi üreten ülkelerinden birisi. Geçtiğimiz hafta, Behzat Ç. örneği üzerinden size yerli yayın platformlarının önemini vurgulamıştık. Netflix’in kültürel pazarlama aracı olarak “Amerika” imajı sattığını zaten görmek zor değil. Ancak bu düzenleme ülkemizin yerli yayıncılarını da etkisi altına alıyor.
Bugüne kadar kısıtlamalar nedeniyle kan kaybeden Türk televizyonlarının dramını, artık internet yayıncıları da paylaşacak. Yani TV’de gördüğümüz neyse, internet platformlarında da aynı şekilde içeriklerle karşılaşacağız.
- Kaynaklar: Resmi Gazete, Reuters, BBC, Buzzfeed News, Variety, Washington Post