X

Üşümüyor Olsak Bile Neden Örtünmek İsteriz?

Mantık çerçevesinde bakıldığında bu alışkanlığımızın ciddi anlamda yersiz olduğunu düşünebilirsiniz çünkü gündüz vakti terden oldukça şikayetçiyken, gece yatağa girdiğimizde bizi daha da bunaltacak bir pikeye/çarşafa sarılma eğilimimiz oldukça şaşırtıcı.

Aramızdan biri uyuyakaldığında onu örtmeyi adeta refleks haline getirdiğimiz bu davranışı neden yapmakta ısrar ettiğimizi tüm yönleriyle ele alalım.

Evrensel olduğunu söylemek pek mümkün olmasa da battaniye kullanımı epey yaygındır.

Tarihsel olarak ele aldığımızda ise, MÖ 3500’de Mısır’da keten yatak çarşafları, Orta Çağ Avrupası’nda pamuk örtüler ve Roma İmparatorluğu’nda yün çarşaflar oldukça fazla kullanılan değerli ev eşyaları konumundaydı. Orta Çağ’dan sonra özellikle Avrupa’da üretimin artması sebebiyle orta sınıf insanlar da yatak takımları satın alabilmeye başlamıştı. 

Tarihçi Roger Ekirch de dönem içerisinde Batı Avrupa evlerindeki en değerli eşyanın adeta yatak takımları olduğunu ve hatta yeni evlenen çiftlerin, evlerini kurmak için harcayacakları paranın neredeyse üçte birini bu takımlara ayırdıklarını ifade eder.

1800’lerde keten yatak örtüsü

Battaniye ve çarşaf gibi bu tip örtüler yaygınlaşmadan önce ise yatak içerisinde ısınabilmek amacıyla birden fazla kişinin aynı yatağı paylaşması ya da bazı çiftlik hayvanları ile aynı yerde yatılması gibi yöntemlere de başvurulurdu.

Günümüze dek yataklarla ilgili yapılan çalışmaların sayısı oldukça azdır. Bunların içinde en dikkati çekeni ise 2002’de Carol Worthman ve Melissa Melby tarafından yayınlanan, dünyanın farklı bölgelerinde gerçekleştirilen uyku çalışmaları derlemesiydi. 

Bu derleme temel olarak uykuya ayrılan sürenin insan yaşamının üçte biri olduğunu bir kenara bırakarak, konunun bir disiplin şeklinde incelenmemesinin büyük bir kayıp olduğuna vurgu yaparak başlar.

Bu çalışma sayesinde Ekvator bölgesindeki insanlar incelemeye tabi tutulur ve göçebe olanlar dışında hemen hemen herkesin bir şekilde örtü kullandığı tespit edilir. Dünyanın farklı yerlerinde aslında herkes bir şekilde bir örtü tercih eder. Hatta özellikle Afrika ve Papua Yeni Gine gibi tropik iklimlerde bile uyku ritüeli örtüsüz gerçekleşmez.

Bu örtüden kasıt yalnızca battaniye veya pike değildir. Bunların yanı sıra şaşırtıcı şekilde bitkiler de bu amaca hizmet etmesi için kullanılır. 

Peki genel anlamda örtü kullanmak için neden bu kadar ısrar ediyoruz?

Uyku Bozukluğu Merkezi yöneticisi Dr. Alice Hoagland, davranışsal ve psikolojik olmak üzere örtü gereksinimine sebep olan iki farklı bileşen olduğunu ifade eder.

Yatmaya alışkın olduğumuz saatten yaklaşık 60-90 dakika öncesinde vücut ısımız düşmeye başlar ve melatonin hormonu salgılanmaya başlanır. Ayrıca vücut soğuduğunda bir gevşeme hissedilir. Sanılanın aksine vücut ısısı arttığında ise insan kendisini daha fazla tetikte hisseder.

Konu ile bağlantılı yapılan bir çalışmada da vücut ısısı biraz düştüğünde, deneklerin daha sağlıklı bir uyku süreci geçirdikleri ifade edilir. 

Vücudumuzun sıcaklığını düzenleme becerisi, geceleri oldukça karmaşık bir hal alır.

Örneğin 8 saatlik bir uyku süreci ele alındığında, bunun ilk 4 saatinde vücut ısısı ortalama bir derece düşer. İkinci dört saatlik dilimde ise hızlı göz hareketlerinin (REM uykusu) aktif olduğu ve rüyaların görülmeye başlandığı kısımda bir dizi fiziksel değişimler meydana gelir.

Bu fiziksel değişimlerden biri, ısı düzenleme sisteminde meydana gelir. Bu noktada Dr. Alice Hoagland, insanların yatakta dönerek vücut ısısını düzenleme davranışını tıpkı sürüngenlerin ısı düzenleme sistemine benzetir.

Bu durumun bu şekilde isimlendirilmesinin nedeni de sürüngenlerin, memeliler gibi terleme ve titreme gibi vücut ısısı düzenlemi sistemleri olmayışından kaynaklanır. Sürüngenler vücut ısılarını kontrol altına almak için çareyi serin gölgelere kaçmakta veya tam tersi Güneşin altına uzanmakta bulur. 

Bu sebeple insanlar REM uykusu esnasında memeliler gibi terleme ve titreme yerine; kertenkeleler gibi yer değiştirerek, vücut ısılarını düzenlemeye çalışır.

Sıcak iklimlerde bile sıcaklık gece saatlerinde düşme eğilimindedir ve şafak sökmeden önce gecenin en soğuk olduğu zamandır.

Sabaha karşı REM uykusunu uyumakta olan insanların, memelilere has ısı düzenleme sistemi çalışmaz ve vücut ısılarını tıpkı kertenkeleler gibi korumaya çalışırlar. Aslında yatağa girerken hiç üşümediğimizi bildiğimiz halde sabaha karşı bir örtüye ihtiyacımız olacağını bu sebeple düşünürüz. 

Ayrıca yatağa bir battaniye ya da pike ile uzanmanın rahatlatıcı etkisi konusunda hemen hemen hepimiz hemfikiriz ancak örtünme ihtiyacı yalnızca bundan kaynaklanmaz. REM uykusu sırasında vücudumuzdaki serotonin hızla düşme eğilimine girer ve bir serotonin nörotransmitter olarak, mutlu ve iyi hissetmemize sebep olurken sakin kalmamıza da katkıda bulunur.

Yine konu ile ilgili yapılan çok sayıda çalışma ağır ve kalın bir örtüyle uyumanın, beynin serotinin üretimini arttırdığını ortaya koyar. Bir diğer ifadeyle REM sırasında ne yapacağını bilmeyen beynimize, üzerimizdeki o battaniye ya da pike yardımcı olur.

Bir diğer açıdan bakıldığında örtünme gereksiniminin ortaya çıkışında farklı bir unsur da saf şartlanmadır.

Bebekliğinden beri uyuyacağı zaman üstüne örtü örtülen insan, uyku ve örtünmeyi istemsiz bir şekilde ilişkilendirir. Tıpkı Pavlov’un köpeklerinin zilin sesini duyduğunda nasıl ağızları sulanıyorsa, aslında biz de battaniyeyi görünce uyku sürecimizi başlatıyoruz. 

Son on yılda yapılan birçok araştırma da ağır battaniyelerin insanlar üzerinde sakinleştirici etkisi ortaya koymuş durumda. Anksiyete battaniyesi olarak adlandırılan bir çeşit örtünün de, yaklaşık 13 kilogramlık ağırlığıyla anksiyete ve otizm tedavisinde kullanıldığı bilinir.

Kaynaklar: Atlas Obscura, Mental Floss

Kaynak: Webtekno

Dijital Pazarlama Haberleri: Dijital pazarlama için güncel dijital medya haberlerini birden fazla kaynaktan izinli yayınlayan platform.
Related Post