Kişi, aile, sınıf şeklinde ilerleyen toplum birimleri arasında, toplumsal bir hayat içerisinde yaşıyoruz. Bireyler olarak, çevremizdeki diğer bireylerle ve toplum birimleriyle etkileşim halinde toplumsal varlığımızı sürdürüyoruz. Kitleler içerisindeki roller, statüler, elde edilen ya da şansın yüze güldüğü başarımlar birey için bir gurur kaynağı olabiliyor. Bunlar, gurur kaynağı olmanın yanı sıra çeşitli zaaflara da kapı aralayabiliyor.
Social Psychological and Personality Science dergisinde yayınlanan bir araştırmada, daha yüksek sosyoekonomik statüye sahip olan kişilerin, özellikle üyesi oldukları topluluklarında yüksek düzeyde eşitsizlik algıladıklarında, duygusal zeka testlerinde sürekli olarak daha düşük puan aldığı belirlendi.
Daha az ilişki, daha az duygusal zeka
Araştırmacılar Amazon Mechanical Turk (MTurk) çalışanları arasında bir ilk araştırma yaptı. Katılımcılar sosyoekonomik statülerini kendileri bildirdiler ve daha sonra devletlerinde ekonomik eşitsizliği ne ölçüde algıladıklarını belirttiler. Ayrıca durumsal bir duygusal zeka testi yaptılar. Sonuçlar, yüksek sosyoekonomik düzeyin düşük duygusal zeka ile ilişkili olduğunu ortaya koydu.
Araştırmacılara göre, yüksek sosyoekonomik statü ve yüksek öznel eşitsizlik, artış eğiliminde olan öz odaklanmayı ve başkalarının duygularına katılmaya yönelik isteği ve motivasyonu daha az destekliyor. Yani daha yüksek sosyoekonomik statüye sahip kişiler daha fazla kaynak payına sahip oldukları ve destek aramak zorunda kalmadıkları için kendi kendilerine yetiyor ve haliyle başkalarıyla ilişki kurmaya daha az ihtiyaç duyuyorlar. Bu da daha düşük bir duygusal zekayı beraberinde getiriyor.
Kaynak: Webtekno