X

Zararlı Yiyeceklerin İçine Ne Koyuyorlar da Bizi Âdeta Bir Bağımlıya Dönüştürüyorlar?

Yıllardır televizyon programlarında, kitaplarda ve derslerde bizlere anlatılan “şekerin, tuzun ve yağın vücudumuz için zararlı olması” bilgisi aslında tam olarak düşündüğünüz gibi olmayabilir. Sonuçta bu üç besin, insanlığın başından beri tüketilen şeyler.

Günümüzün yiyecek şartlarında çokça işlenmiş gıda ve ürünün olmasının bu konuyla bir bağlantısı olabilir. Peki nasıl bir bağlantısı var diyorsanız, gelin anlatalım:

Aslında yıllardır bizlere anlatılmak istenen şey, bu üç besinin işlenmiş hâlde sunulmasının veya satılmasının sağlıksız olduğu.

Örneğin Canan Karatay’ın konuk olduğu bir programa denk geldiniz. Şekeri, tuzu veya yağı bırakmamız gerektiğini söylediği bir sözünü duymuşsunuzdur mutlaka. Evet, bu besinlerin vücuda aşırı alımı pek çok hastalığa davetiye çıkarmakta. Ancak doğru miktarda ve doğru zamanda alımı vücudumuz için yarar sağlıyor.

Şeker özelinde konuşacak olursak, doğal yollardan vücudumuza alınması pek çok yarar sağlıyor. Ancak tekrardan hatırlatalım ki her şeyin fazlası zarar! “Peki ne gibi bir yararları var?” dediğinizi duyar gibi olduk, işte yararları:

  • Örneğin; doğal şeker olarak meyveleri tüketebiliriz. Birçok vitamini, minerali ve antioksidanı içinde bulunduran meyveler insan sağlığı için olmazsa olmazlardan.
  • Sebzeler de doğal şeker kaynağıdır: Havuç, patates, kabak ve pancar gibi şeker oranı yüksek sebzeler doğru miktarda tüketildiği sürece insana enerji ve mutluluk sağlar.

Siz yine de bu besinleri tüketmeden önce doktorunuza danışmayı unutmayın çünkü her meyvenin veya sebzenin alımı insandan insana porsiyon miktarı açısından farklılık gösterebilir. Mesela gece saatlerinde alınması sağlık açısından çok iyi değil.

Bu besinleri kıtlıktan çıkmış gibi yememizin ayrı bir sebebi var: Eskiden gerçekten de kıtlık vardı.

Çöpçüler Kralı filminden bir sahne

“Bizim zamanımızda kıtlık vardı, her şeye bu kadar kolay erişemiyorduk.” tarzında cümlelere birçoğumuzun kulak aşinalığı vardır.

Çok da uzak olmayan geçmişe baktığımızda, her şeyin bu kadar kolay ulaşılamıyor olması ve ürün çeşitliliğinin olmaması sebebiyle büyüklerimiz gerçekten de bu konuda haklılardı. Geçmişte çuval çuval alınan bu ürünler artık gramlık veya kilogramlık olarak alınıyor.

Bu yüzden şeker, tuz ve yağ içerikli besinler artık daha cazip ve ulaşılabilir hâle geldi. Çünkü bu tarz ürünler insana dopamin hormonu salgılatıyor. Örneğin; işlenmiş şekerli ürünler, insanlara doğal şekerlerden daha tatlı geliyor.

Bunun sebebi tabii ki ürünlerin eskiye oranla daha katkılı olması. Ürün satıcıları, ürünlerine olan bağımlılığı arttırmak ve talebi yükseltmek adına bu tarz yollara başvurabiliyor. Ancak tabii ki bu satış politikası insan sağlığı açısından hiç etik değil.

Biraz da tuzlar ve yağlar hakkında konuşalım: Gıda sektörünün en önde gelen ürünlerinin pek çoğunda Çin tuzu veya trans yağ kullanıldığını duymuşuzdur. Peki, nedir bunlar?

Çin tuzu genelde hazır işlenmiş ve paketlenmiş gıdalarda, hamburger çeşitlerinde, cipslerde ve margarinlerde yani aklınıza gelebilecek neredeyse her şeyde kullanılır. Çeşitli işlenmiş gıdalarda bulunsa da aslında insan vücuduna henüz doğrulanmış olumsuz bir etkisi bulunamamış.

L-glutamik asit, vücudumuzda bulunan bir amino asittir, işte Çin tuzu bu amino asitten üretilir. Vücudumuzun kendi kendine ürettiği bir şeyi gıdalardan neden almaya devam ediyoruz peki?

Günlük hayatımızdan bir örnek verelim: Bir cips yemeye başladığınızda isteseniz de duramadığınızı fark edersiniz, hatta öyle ki daha fazla yeme ihtiyacı duyarsınız çünkü bu tuz aynı zamanda bir lezzet arttırıcı. Monosodyum glutamat olarak da bilinen Çin tuzunun en önemli etkilerinden birisi de bu.

Trans yağlar, doymamış yağ grubuna girerler. Marketteki pek çok ürünün arkasında trans yağın ne kadar kullanıldığını üstündeki ibareden mutlaka bir kere görmüşüzdür. Gıda sektöründe bu denli çok kullanılmasının sebebi, ucuz ve uzun süre bozulmadan kullanılabiliyor olması.

Tahmin edersiniz ki trans yağ oldukça sağlıksız. Fakat bu denli çok kullanılmasının sebeplerinden biri de ürünlere aynı Çin tuzu gibi lezzet sağlaması. Bu da pek tabii bağımlılığa yol açıyor. 

Kısaca konuyu özetleyecek olursak: Doğal yollarla alınmış neredeyse hiçbir ürünün, -aşırı miktarda alınmaması suretiyle- insan vücuduna bir zararı bulunmuyor. Ancak bu tarz işlenmiş ürünler, tüketicide bağımlılığa yol açtığı gibi pek çok hastalığın da kapısını aralıyor. 

Kendi kendinize sadece bir anlığına düşünün: Pırasa yemeği yediniz, ardından da cips yediniz. Daha sonra hangisini yemeye devam etmek size daha cazip gelir? Pek çoğumuz için bu cevabın cips olacağı çok aşikâr değil mi?

Kaynaklar: Healthline, Time, Wired

Kaynak: Webtekno

Dijital Pazarlama Haberleri: Dijital pazarlama için güncel dijital medya haberlerini birden fazla kaynaktan izinli yayınlayan platform.
Related Post